Misafirlerim

1 Kasım 2010 Pazartesi

ONUNLA CENNETİNDE YAŞAMAK MI ?ONSUZ CEHENNEMİNDE YANMAK MI ?

Herşey  bir  yaz günü onların birbirlerine giden yolda, hayat tarafından oluşturulan halkaların zincirleme birbirine bağlanıp, zaman geldiğinde aradan çıkarak onları bir araya getirmesiyle basladı.Hayatları üzerine yapılan bir puzzle da tüm pullar karışık bir şekilde önlerine sunulmuş yerlerine oturtulmayı bekliyordu.Güneş  artık farklı doğuyordu  onlar için.Bir anlamı vardı güne uyanmanın,  nefes almanın. ..Yaşamanın ötesinde bir 
anlamı…

 

Hayat onlara aldıkları nefesi  iliklerine kadar hissettirirken ;

Bir gün kapı çaldı  ve içeriye o girdi. Pervasızca ve küstahça  ‘’ben ayrılık ‘’dedi.

Dillere dökülen bir bitti kelimesi ayrılık olabilirmiydi yada gerçekten ayrılıkmıydı  sizce bu ?
Tabiî ki hayır!
Bir perdeydi arkasında aşkın gizlendiği.
Şimdi oyun vaktiydi iki yüreğin ona yaklaştığını hissetmişti oyuncuları hazırdı ve artık film başlamalıydı.Madem bir aşk yaşanılacaktı;
İlk önce ‘’benim kalbim acı’’ dedi.
Kabul ettiler.
‘’Ben sonsuzum bilinmeyene sürüklerim’’ dedi.
Kabul ettiler.
Sonrada tüm kibiriyle ‘’ben imkansızım’’ dedi.
Orda dur dediler.
Aşk şaşırdı  bu tepki karşısında… Alışmıştı çoğu kişinin bahanelerin arkasına saklanıp,  yarım bırakılmasına kim cesaret edebilirdikii ona başkaldırmaya  ve ve ve nerden bilebilirdiki tutkunun ona ihanet edip, sevgiyle birleşip,  güç olacağına..Biran sendeledi ve tüm hırçınlığıyla;
-Sizi azad etmem için yeterli değilsiniz!
Yüreklerindeki kalkanlar tek tek sur ördüler aşkın etrafında biz senden daha güçlüyüz dercesine..
-Ben sevgi

-Ben alışkanlık

-Ben özlem

-Ben inanç

- Ben dün

- Ben bugün

- Ben yarın..

Aşkın anlamadığı birşey vardı ..Onlar zaten azad olmak değil, imkansızlığı yıkmak istiyorlardı.
Utanmıştı aşk …
‘’Yaşayın doya doya beni imkansızlığımı üzerinizden çekiyorum’’ dedi.
Bu kez yenilen aşktı onlarsa aşkı imkansızlıkla değil inanç ve cesaretle taçlandıranlardan….

Evet …
Onlar  VAZGEÇMEDİLER birbirlerinden,
Sevgilerini  haram etmediler,
Gitmeyi yada kalmayı bu kadar kolay kabullenmediler,     
İnandıkları aşkları  uğruna an geldi göğü yerle bir edebildiler,
Cenneti yaşamak varken bu dünyada birbirlerini cehenneme mahkum etmediler,
Birbirlerine emanet ettikleri kalplerini artık zamanı geldi deyip  birbirlerine teslim ettiler,
Onlar artık uzaklara hüzünle değil gülerek bakanlardan oldular ,
Dahada dorusu kaldıkları yerden biz oldular.


Ve benim candan öte bu canlarıma ömür boyu mutluluklar …


18 Ekim 2010 Pazartesi

YALNIZCA 5 HARF Mİ ?

    Seni seviyorum demek sevgi değildir aslında.Sevgi dilde taşınacak birşeyde değildir. Bir çift düşünün 20 yılı aşkın süreyi beraber geçirdiklerini ve kadının her akşam mutlaka 2 kahve yapıp eşiyle birlikte cam kenarına oturup içtiklerini.Gün gelip KIYAMETİN kadın için erken kopup, kayıpların en ağırını yaşadığını.Ertesi gece tekrar 2 kişilik kahve yapıp ve yine cam kenarına oturup kahvesini yudumladığını.... Ve ve ve diğer gecelerde..Sevgi böyle bir şeydir. Yüreğinin NEYLEYİM diye isyan ederek atmaya zorunlu olduğunu bile bile atmaya devam etmesidir.Hayat devam ediyor diyenlere evet hayat ONSUZ OLMAYA RAĞMEN ONUNLA devam ediyor olduğunu gösterebilmektir.Yok yok göstermekte değildir aslında bunu iliklerine kadar kalpten hissetmek HİSSETTİRMEKTİR.Reklam değildir sevgi..Pazarlanacak birşeyde ..Kim ne der diye yaşanacakta..İki yürektir koşulsuz atabilen...Bir diğerinin kalbiyle yaşam bulabilmektir zaman geldiğinde.. Aldığın nefesi anlamaktır...Kırılmaya yüz tutmuş vazonun kırılmasını engelleyebilmek için çabalamaktır..Uzun soluklu koşuya çıkmaktır arkana bakmadan ...Rüzgara karşı yürümektir çoğu zaman..Sıcakta üşümek, soğukta ısınmaktır. Beklemektir.Kimi zaman gelmeyeceğini bile bile beklemek..Konuşamamaktır.İçindeki duygunun adlandırılmayı dilemesidir.Aşkla tamamlanmaktır.Yaşamak yaşamak yaşamaktır sevgi ve tabiki yaşatmak yaşatmak yaşatmak aldatmadan...!

    GERÇEK SEVGİLERE…



     Uzun bir süredir paylaşım sitelerinde yayınlanılan ve her izlediğimde beni biraz daha duygusallaştıran bu videoyuda uygun olanacağını düşünüp paylaşmak istedim sizinle.Ve videoda da gördüğünüz gibi söylenecek daha çok şey olup, sonu olmayan söyleyemediklerimizdir sevgi...

    13 Ekim 2010 Çarşamba

    ETKİLİ SESSİZLİK

    Yürürsünüz bomboş sokaklarda rüzgara karşı inandına.Belkide yürümeyi hiç sevmemenize rağmen.Bir an bulunduğunuz yerde duraksarsınız.Gözlerinizle bir daire çizer, o dairenin içinde bulursunuz kendinizi.Kayıp bir şehirde herkesten uzaktasınızdır sanki.Tüm ışıkların sönük olduğu bu şehir, puslu havasıyla kucaklar sizi.Herşey dönüyordur etrafınızda.Aslında dönen sadece sizsinizdir. Gözlerinizi kapatırsınız ve kayboluşa çekilirsiniz adım adım.Sertap Erener’in sesiyle  bütünleştiği o muhteşem eserlerden biri olan‘’Bir Damla Gözlerimde’’ adlı parça'nın beyninizdeki duygu dalgalarıyla dans edişini dinlersiniz.Bulutlar alkış tutar melodiye.Islanırsınız...İçinizdeki o duygu damarlarınızda sinsice dolanıp sonrada belirlediği yere yüreğinize damla damla akarak sırılsıklam eder.Aniden vücunuzu saran titreme sizi kendinize getirir.Dur dersiniz !Gözlerinizi açar, gülümsersiniz.Bulunduğunuz yeri, o şehri koşarak terkedersiniz.Sonra güneş çıkar, dokunarak kurutur sizi.Gökkuşağı renkleriyle sihrini  boşaltıp yine büyülemeyi başarır.Gecesinde yıldızlar devralır hakimiyeti.Ay yine tüm zerafetiyle gözkırpar, gökyüzü tebessüm eder size …

    Ve siz böylesine bir sessizlikte siz olmaya devam edersiniz….



    Okurken keyif alacağınızı düşündüğüm için bu güzel videoyuda paylaşmak istedim sizinle...




    8 Ekim 2010 Cuma

    07/08/2010 ......


                 
     
       O gece öyle bir yürek dinledimki, anlatmak için lugatımdaki kelimelerin yetersiz kalacağı öyle bir yürek işte…İnsanları dinlerken, onların hayatlarına dokunurken etkilenirim.O an için onların rollerine bürünüp ,  yaşamın iki ana duygusu olan hüzün ve mutluluklarını ustaca üzerime giyerim.Hatta bu yüzden içimde insan enerjilerine sakladığım bir hücrem olduğunu düşünürüm hep..Evet haklısınız çoğu insan etkilenir birilerini dinlerken, hisseder.Ama ben sanırım bu özelliği kendimde görecek kadar çok etkilenir ve yaşanılanın içinde bulurum kendimi…

    7 Ekim 2010 Perşembe

    HİÇ SENİ SEVMİYORUM DEDİNİZ Mİ ?

    Bir akşam can sıkıntısından tv’de kanallar arası sörf yaparken, karşıma başrollerini Ahu TÜRKPENÇE ve Yavuz BİNGÖL’ün paylaştığı ‘’Ateşe Yürümek’’ adlı dizi çıktı.Parmaklarım sürekli kanal değiştirmekten sıkılmış olsa gerek artık burda dur deyip elimdeki kumandayı yere bırakmam gerektiğinin komutunu verdi.Dinledim..Filmi izlerken, öyle bir sahne devreye girdiki iyiki o kumandayı yere bırakmışım diye iç geçirdim.Kıracın şarkısıylada bütünleşince derinliği ve etkileyiciliği kaçınılmaz bir hal almış dedim içimden.Sonrası mı ? Öz cümleler bütünü beni yaz, benide yaz dersesine sıraya girdiler beynimde…

    SADECE DİLEDİM

    Bir süre önce nette bir sitede gezinirken ‘’bir erkek böyle kadın ister başlıklı’’ video dikkatimi çekti.Başlığın devamındada ‘’ bayanlar erkeğe böyle davranın ‘’diye uyarı niteliğinde ikaz söz konusuydu. :)  İnanılmaz bir rağbet vardı.Nerdeyse listemdeki  bütün erkek arkadaşlarım sayfalarında paylaşıyordu bu videoyu.Merak edip bende tıkladım play tuşuna.İzlediğimde içeriğinin,  Muzaffer Alper’in ‘’Bir Kadının Erkeği Olmak İstedim’’ adlı şiirine ait olduğunu gördüm. Her erkek hayalinde bir kadın yaratıyor ve bunu iç sesiyle istiyordu.Anladımki,  Muzaffer Alper  bu şiirle tüm erkeklerin kadınlardan beklentilerinin dış sesi, dili olmuştu.Aniden kamçılandım. :) Şiir ve buna olan rağbet hiç vakit kaybetmeden kadınlık iç güdümü harekete geçirmişti.Peki ya kadınlar? Peki ya onların beklentileri ? Hadi Özo dedim kalk al bir kalem kağıt ve başla yazmaya.Erkek ister, kadın diler dedim ve başladım yazmaya… :)